3 Temmuz 2012 Salı

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar, Gıdalar, Yemler Hakkında Bilgiler



Son zamanlarde Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) hakkında oldukça konuşuluyor. İngilizce de GMO (Genetically Modified Organism) olarak adlandırılıyor. Laboratuvar ortamında üretilen organizmalardır. Bunlar aynı zamanda gıda ve yem olarakta kullanılmaktadır. Bazı kesimler hiçbir tehlikesi olmadığını savunurken, bazıları ise zararlı olduğunu veya daha yeterli düzeyde bilgi ve araştırma olmadığı için dipsiz kör bir kuyu olduğunu söylemektedirler. Uzun vadede insan üzerine olan etkileri araştırılmaktadır.
Ülkemizde genetiği değiştirilmiş gıdalar ve yemler ile bunlarda bileşen olarak kullanılan genetiği değiştirilmiş ham maddelerin de etikette belirtilmesi zorunludur. Daha ayrıntılı bilgi için Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar Ve Ürünlerine Dair Yönetmeliğin etiketleme bölümüne bakmanızı öneriyoruz.
Bu konuda bilgi sahibi olabilmeniz için “Genetically Modified (GM) foods
Renewed threat to Europe” (Genetiği Değiştirilmiş (GD) Gıdalar Avrupayı Yeniden Tehtit ediyor)  başlıklı bir makaleden çeviri yaptık. Çeviri tam olarak bitmemekle birlikte bazı bölümlerini aşağıda yayımlıyoruz. Geri kalan kısmı çevrildikçe eklenecektir.

GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ GIDALAR AVRUPAYI YENİDEN TEHDİT EDİYOR

Bölüm I: Tehdit

GD (Genetiği Değiştirilmiş) gıdalar ve ürünler 1990’lı yıllarda bilimsel itirazlar ve tüketici kaygıları nedeniyle hemen hemen Avrupa Birliği ülkelerine alınmadı. Fakat sağlığımızı ve çevreyi risk altında bırakan bu gıdalar, Avrupada biyoteknoloji endüstrisi tarafından bir kez daha  destekleniyor.

Kanıtlanmış Bilimsel Uyarılar
GD ürünler ve gıdalar 1990’lı yıllarda ilk defa tanıtıldığı zaman, Bilim adamları genetik değiştirme çalışmalarının sonuçlarının belirsiz olduğu hakkındaki kaygılarını dile getirdiler ve şu uyarılarda bulundular:

  • Genetik değişimi toksik, alerjen olabilir ve genetiği ile oynanmamış olanlarından daha az besleyici olabilirler.
  • GD ürünler hassas yabani bitki ve hayvan popülasyonlarına zarar verebilir ve biyolojik çeşitliliğe zarar verebilir.
  • GD bitkiler tekrar eski hallerine dönüştürülemezler, diğer yaşayan organizmalar gibi zarar verici özelliklerini nesilden nesile geçirerek çoğalacaklardır
  • GD ürünler; gıdalarımızda, çevre, insan ve hayvan sağlığı konusunda geri dönüştürülemeyen değişikliklere sebep olabilirler

Tüm bu kaygıların doğruluğu ispat edilmiştir. Avrupalı tüketiciler genetiği değiştirilmiş organizmaların bu risklerine, bilgi eksikliklerinden veya kendi rızalarından dolayı maruz kalıyorlar.

Hayvan Yemlerinde Dikkat Çekmeyen GDO’lar (Genetiği Değiştirilmiş Organizma)
GD ürünler ve gıdalar hakkındaki Avrupa Birliği (AB) kanunları dünyadaki en katı olanlarıdır. Bu kanunlar GD ürünlerin tarımını kısıtlarlar ve  GD içeriğe sahip olan gıdaların etiketlenmesinde ısrarcıdırlar, bu nedenle tüketiciler diledikleri taktirde bunlardan uzak durabilirler.

Halbuki, AB mevzuatında büyük bir yasal boşluk mevcuttur. GD yemlerle beslenerek Yetiştiriciliği yapılan hayvanlardan elde edilen Süt, yumurta ve et, etiketlerinde belirtilmek zorunda değildir.

Biyoteknoloji endüstrisi bu boşluktan tüketici farkında olmadan, milyonlarca tonluk GD ürünleri AB gıda pazarına sürmek için faydalanmaktadır. Genetiği değiştirilmemiş yemlerle beslenen birçok hayvan olmasına rağmen GD ürünler mevcuttur.

Tüketiciler endişelenmeli mi?  Artan kanıtlar endişelenmeleri gerektiğini söylüyor. Bilimsel kanıtlar, hayvan yemlerinin içindeki gizli GDO’ların hayvanların sağlığına etki edebildiğini göstermiştir. Bu hayvanların süt, yumurta ve etini tüketen insanlar da etkilenebilirler. Araştırmalar yapılmayana kadar ne olacağını kimse bilemez.

GD Yemlerle İlgili Yanlış Nedir?
GD hayvan yemlerinin neden olduğu sağlık riskleri ve etik problemler şunlardır:
  • GD yemlerle beslenen hayvanların süt ve etleri daha az sağlıklı olabilir. Laboratuar çalışmaları, GD yemlerin hayvanların vücut fonksiyonlarını bozabildiğini ve onları hasta yapabildiğini göstermiştir (Bölüm II’ye bakınız).
  • Bazı çiftçilerden sağlanan Anektodal raporlar , GD ürünlerle beslenen hayvanların hastalıklardan dolayı acı çektiklerini öne sürmektedir.
  • Yemlerdeki GD DNA hayvanın organları tarafından alınır. Az miktardaki GD DNA insanlar tarafından tüketilen süt ve ette görülür. Hayvan sağlığı ve onları yiyen insanların sağlığı  üzerindeki etkileri araştırılmamıştır.
  • GD yemler superbuglar (antibiyotiğe karşı direnç geliştirmiş bakteri) oluşturabilir. GD yemler antibiyotik direnci olan genler içerebilir ki bu da bağırsak bakterileri tarafından alınabilir. Bunlar antibiyotik tarafından kontrol edilemeyen superbug bakterilere dönüşebilir.
  • GD hayvan yemlerinin kullanımı tüketicilerden gizlenir. Bu tür ürünler etiketlenmediği için, tüketicilerin  bilme şansı olmamakta, GD yemlerle beslenen hayvanların sütlerini, etlerini ve yumurtalarını tüketmekte ve muhtemelen bu ürünlerin içinde bulunan GD materyali yemektedirler.
  • GD yemlerin kullanımı, bu yemlerin hayvan sağlığına zarar verebilmesinden dolayı hayvan refahı endişelerini artırmaktadır.

AB Riski Göz ardı Ediyor
Bu gerçeklere rağmen, Avrupa Komisyonu yiyecek ve hayvan yemi olarak kullanılan GD ürünleri onaylamaya devam ediyor . Genetik Değiştirme endüstrisi GD kanunlarını değiştirmek için lobi yapmaya devam ediyor.

Bölüm II: Bilim
  1. 1.      GD bitki yetiştiriciliği için diğer bir doğal metot değildir

GD önerenler daima GD’nin doğal bitki yetiştiriciliğinin bir uzantısı olduğunu iddia ettiler. Bu yanlıştır.

Doğal türetim veya yetiştiricilik, yalnızca yakın akraba yaşam formlarıyla meydana gelebilir (örneğin kediler kedilerle, kediler köpeklerle değil; buğday buğdayla, buğday domatesle veya balıkla değil). Bu yolla,  atalardan miras gelerek canlının tüm parçalarına ait bilgileri taşıyan döllerin genleri, sistemli bir şekilde alt jenerasyonlara aktarılır.

GD tamamen farklıdır. DNA planlarının içerisine suni gen birimlerinin yerleştirilmesi ile elde edilen tamamen yeni özelliklere sahip bitkinin, yeniden programlandığı bir laboratuar tekniğidir. Bu suni gen birimleri genellikle virüsler, bakteriler, bitki ve hayvanlar gibi organizmalardan gelen DNA parçalarının birleştirilmesi ile oluşturulur. Örneğin 1996 yılından beri yetiştirilen herbisit (yabancı ot ilacı) direnci olan soya fasulyesindeki GD gen; bit bitki virüsü, bir toprak bakterisi ve bir petunya bitkisinden bir araya getirilmiştir.

Bitkide GD dönüşüm prosesi ilkeldir, tam isabetli değildir ve bitkinin DNA haritasında majör değişikliklerle sonuçlanan, doğal yollardan olmayıp, önceden bilinmeyen ve potansiyel olarak zararlı şekilde DNA’nın fonksiyonlarını değiştiren yaygın mutasyonlara sebep olur.  Düşük ürün performansı, toksik etkiler, alerjik reaksiyonlar ve çevreye zarar verme gibi ters etkiler aşağıda detaylandırılmıştır.

2. GD Gıdaların Güvenliği kanıtlanmamıştır
ABD’ de ve diğer ülkelerde 10 yıldan beri insanların hasta olmadan GD yiyecekleri tükettiği ve bundan dolayı GD gıdaların güvenli olduğunu sıkça iddia edilir. Fakat bu iddia bilimsel olarak savunulamaz. GD gıdalar ABD’de ve diğer GD gıdaların yaygın biçimde tüketildiği diğer ülkelerde etiketlenmez ve tüketiciler bu gıdaların sağlık üzerindeki etkileri için gözlemlenmez. Bundan dolayı, bir GD gıdadan kaynaklı sağlık sorunları fark edilmeden önce  olağandışı  koşullara ulaşır. Sağlık sorunları aşağıdaki gibi olur:
  • GD olduğu bilinen (etiketlenmemiş olsa bile) bir gıda tüketildikten sonra birdenbire ortaya çıkar. Bu gibi etkilenmeler akut toksisite olarak adlandırılır.
  • Normal hastalıklardan tamamen farklı belirtilere yol açar.  Eğer GD gıda, olağan veya alerjiler veya kanser gibi yavaş başlangıçlı hastalıklarda artışa neden olursa, hiç kimse artışa neyin  sebep olduğunu bilemeyecektir.
  • Gözle gözlenecek derecede dramatik ve açık olur. GD bir gıda yedikten sonra kimse mikroskopla vücudumuzun dokularını incelemez. Fakat erken kanser belirtileri gibi problemlerin erken teşhisi için bu tip bir muayeneye ihtiyaç duyulur.

Sağlık üzerindeki daha yavaş etkileri tespit etmek için (kronik etkiler), daha geniş popülasyonlar üzerinde uzun süreli araştırmalar yapmak gereklidir. Fakat bu tür araştırmalar henüz yapılmamıştır.

Bu koşullar altında,  GD gıdaların hafif veya yavaş başlangıç gösteren etkilerini öğrenmek, trans yağların (bir başka suni gıda) zararlı etkilerini bulmak gibi on yıllar alabilir. Trans yağların yol açtığı yavaş zehirlenme sorunu, dünya çapında milyonlarca prematüre ölümlere yol açmıştır.

Halihazırda GD gıdalar, ABD gıdalarının yalnızca küçük bir bölümünü olşturuyor (mısır ürünleri % 15’ten az ve soya fasulyesi ürünleri % 5’ten az). Bu, GD gıdaların zararlı etkisinin gün yüzüne  neden yavaş çıkacağını ve anlaşılmasının zor  olacağının bir başka nedendir.

Biyoteknoloji endüstrisi, GD gıdaların tarihteki en çok test edilmiş gıdalar olduğunu iddia etmekten hoşlanırlar. Fakat GD gıdalar, satışa sunulmadan önce insan güvenliği için uygun bir şekilde test edilmezler. GD gıdaların İnsanlar üzerindeki güvenliğini direk olarak test eden yayımlanmış tek çalışma potansiyel problemler buldu fakat takip edilmedi.

Buna rağmen, ABD’de gıda ile ilgili her şeyin iyi olmadığına dair kanıtlar var. Birleşik devletler Hastalık Kontrol Merkezi tarafından yazılan bir rapor,  1994 (hemen önce GD gıdaların ticareti yapılmaya başlandı) yılı ile 1999 yılları arasında gıda kaynaklı hastalıkların 2-10 kat arasında arttığını gösteriyor. GD gıdalar ile arasında ilişki var mı? İnsanlar üzerinde araştırmalar henüz yapılmadığı için kimse bilemez.

3. Yapılan Araştırmalar GD gıdaların hayvanlar üzerindeki Zararlı Etkilerini Gösteriyor

Çiftlik hayvanları yıllardan beri GD yemlerle beslenmektedir. Bu GD yemlerin insan ve hayvanlar için güvenli olduğu anlamına mı gelmektedir? Kuşkusuz bu hastalık etkilerinin hemen görülmeyebileceği anlamına gelir. Fakat GD yemlerin hayvanlar üzerindeki uzun süreli ve güç fark edilen zararlarını değerlendirmek için yapılan laboratuar çalışmaları, hayvan sağlığına kötü etkileri olduğunu gösteriyor.

Fare ve Sıçan Besleme Araştırmaları:
  • GD dometeslerle beslenen farelerde mide ülserleri gelişti
  • GD soya ile beslenen fare yavrularının ölüm oranı, genetiği değiştirilmemiş soya ile beslenenlere göre 4 kat daha fazla idi.
  • GD soya ile beslenen farelerin karaciğer, pankreas ve testis fonksiyonları bozuldu.
  • GD bezelye, farelerde alerjik reaksiyona neden oldu.
  • GD kanola ile beslenen sıçanlarda genellikle zehirlenmeye işaret eden karaciğer büyümesi gelişti.
  • Sıçanlara verilen GD patates, kanser belirtisine benzer olan bağırsağın aşırı uzamasına neden oldu.
  • İnsektisit üreten GD mısır ile beslenen sıçanlar daha yavaş büyüdü, böbrek ve karaciğer problemleri yaşadılar ve kanlarında normal yağ miktarından daha fazla seviyede yağ görüldü.
  • Üç jenerasyon üstünde GD insektisit üreten mısırla beslenen sıçanların karaciğer ve böbreklerinde hasar oluştu ve kan biyokimyalarında değişiklikler görüldü.
  • GD insektisit üreten mısırlarla beslenen genç ve yaşlı farelerin bağışıklık sistemlerindeki hücre popülasyonlarında ve biyokimyasal aktivitelerinde belirgin bozukluklar görüldü.
  • Dört jenerasyonun üzerinde GD insektisit üreten mısırla beslenen farelerde, çeşitli organlarda (pankreas, dalak, karaciğer)  anormal yapısal büyüme değişikliği, bağırsaklarda gen fonksiyon modelinde majör değişiklikler, bunun yansıması olarak bu organ sistemlerinin kimyasında bozukluklar (örneğin kolesterol üretimi, protein üretimi ve yıkımı) ve en önemlisi fertilitede (doğurganlık, üreme kabiliyeti) azalma görüldü.
  • Tüm ömürleri boyunca (24 ay) GD soya ile beslenen farelerin karaciğerlerinde daha fazla akut yaşlanma belirtileri görüldü.
  • GD soya ile beslenen tavşanlarda böbrek ve kalpte enzim fonksiyon bozuklukları görüldü.


Çiftlik Hayvanlarında Besleme Araştırmaları
Doğrudan, çiftlik hayvanlarındaki uzun dönemli etkilere bakan bu tip araştırmalar çok azdır. Ancak bunlar bile aşağıdaki sorunları göstermiştir:
  • GD DNA çalışmaya devam edebilir ve koyunların sindirim sistemlerinde teşhis edilebilir. Bu, antibiyotik direnci ve yatay gen transferi olarak bilinen Bt insektisit genlerinin bağırsak bakterilerine taşınabilme riskini arttırır. Yatay gen transferi, superbugs bakterilerin yol açtığı antibiyotik direnci hastalığına sebep olabilir ve potansiyel olarak zararlı sonuçlara yol açan bağırsakta üretilen Bt insektisitlere sebep olabilir. Yıllardır, düzenleyiciler ve biyotek endüstrisi, yatay gen transferinin GD DNA ile olmayacağını iddia ettiler, fakat bu araştırma bu iddiaya meydan okuyor.

Bu Hayvan Besleme Araştırmaları GD Gıdalar Yiyen İnsanlardaki Potansiyel Sağlık Problemlerini Vurguluyor mu?
Evet……….
Kaynak : http://www.bangmfood.org/publications/4-short-leaflets/1-genetically-modified-gm-foods-renewed-threat-to-europe
Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder